Meraklıları için En İyi Yapay Zeka Filmleri – 2022

resim35311856
resim35311856

Yapay zeka teknolojisi vasıtasıyla makineler bigün insan zekası seviyesine erişebilir mi? Peki, suni zekanın insan zekası seviyesinin üstüne çıkması olası müdür? Bu sorgulamalar tasarı olup suni zekanın insan zekası seviyesine ulaşacağı kanaati sadece suni zeka filmleri içerisinde mi karşımıza çıkacaktır?

Bu gibi sorular bilhassa 20. yüzyıldan bu yana erkeğin kafasını fazlaca meşgul eden tartışmalar arasında yer alıyor. Buna öncülük eden şahıs ise hepimizin öyküsünü duyduğu bir isim oluyor. Yapay zeka teknolojisine ait elle tutulur ilk çalışmalar, 1912 – 1954 yılları aralığında yaşamış olan Turing‘e ait.

Onun çalışmaları neticesinde, 1950’li yıllarda hakim anlayış yirmi sene gibi kısa bir müddette makinelere insan zekasının aktarılabileceği yönündeydi. Ancak 50’lerden 90’lı yıllara kadar uzanan süreçte suni zeka mevzusu ile ilgili zannedildiği gibi bir ilerleme kaydedilemedi. Yapay zeka teknolojisinin zamanı ile ilgili ayrıntılı malumat için içeriğimizi ziyaret edebilirsiniz.

Bu açıdan 90’lı yılların suni zeka teknolojisi mevzusu ile ilgili kritik bir öneme haiz bulunduğunu söylemek mümkün. Dünya Satranç Şampiyonu Kasporow’un Deep Blue isimli IBM satranç bilgisayarına yenilgisi ise suni zeka teknolojisinin gelişimi açısından bir simge olarak kayıtlarda yer alıyor.

Bu olay, erkeğin makineye yenilgisini sembolize etmekte. İnsan zekası ve suni zeka arasındaki çatışmaya dayalı tartışmaları tekrar gündeme getirdi.

Böylece, 90’lı yıllarda suni zeka üstüne birbirinden değişik kehanetler ortaya atılmaya başlandı. Kimileri suni zekanın asla bir vakit insan zekası seviyesine ulaşamayacağını söylüyor. Kimileri ise suni zekanın insan zekası seviyesine ulaşabileceğini ve bunun bununla beraber insanlığı büyük bir felakete sürükleyeceği kanısındaydı.

İşte, bütün ilgileri üstüne çeken suni zeka teknolojisi tartışmalarına sinema sektörü kayıtsız kalamadı. Zaten insan ve makine ilişkisi, bilim-kurgu film türünün başlangıcından bu yana beyaz perdenin temalarından biri olarak işlenmekteydi.

Ancak suni zeka tartışmalarıyla gündemi meşgul eden “Makineler bir benliğe haiz olabilir mi?”, “İnsanı insan yapan nedir?”, “Makinelerin insan zekasına kavuşması olası müdür?” gibi soruların bilhassa modern ve muasır sinemaya yansımalarında kaçış olamazdı.

İçindekiler

En İyi Yapay Zeka Filmleri – 2022

Şüphesiz ki, sinema zamanı suni zeka filmleri açısından olabildiğince geniş bir yelpazeye sahip. Sizler için hazırlamış olduğumuz listede ise seçimimizi yaparken; sinema tarihinde iz bırakan suni zeka filmleri, çok konuşulan suni zeka filmleri ve muasır suni zeka filmleri gibi kriterlere de başvurmaya itina gösterdik.

Gelin, siz okurlarımız için hem bilgilendirici hem de birer tavsiye niteliği taşıyan suni zeka filmlerinden derlemiş olduğumuz listeye hep beraber göz atalım.

Metropolis

Yönetmenliğini Avusturyalı-Alman yönetmen Fritz Lang’ın üstlendiği 1927 yapımı Metropolis, arşivlerde “en yüksek bütçeyle çekilen sessiz film” olarak yer alıyor. Filmin bir öteki mühim özelliği ise sinema camiası tarafınca suni zeka filmlerinin öncüsü olarak kabul edilmesi.

Siyah-beyaz yapım, temel olarak paracı sisteme ve totaliter diyetlere karşı bir tenkit niteliği taşıyor. İnsanlık ileri bir tarihte makinelerle yaşayan işçi sınıfı ve konfor içerisinde hayatını sürdüren idare edici derslik olmak suretiyle ikiye ayrılıyor. Fakat bir mucidin robot buluş etmesi ile iki derslik arasındaki savaşım bambaşka bir manzara kazanıyor.

İşte, Metropolis bu yönüyle suni zeka teknolojisini 94 sene ilkin öngörüp beyazperdeye aktarıyor. Bu yönüyle yapım, paracı seviye eleştirisini orijinal bir biçimde ele alan nadir filmlerden biri. Filmin süresi 2 saat 23 dakika. IMDb puanı ise 10 üstünden 8,3. Metropolis, sessiz filmseverler ve suni zeka meraklıları için olabildiğince uygun.

WarGames

Yönetmen koltuğunda John Badhan’ın oturmuş olduğu WarGames, çağının ötesinde olan yapımlardan bir diğeri. Bunun mühim bir sebebi filmin derhal hemen 1983 senesinde suni zeka teknolojisini son aşama çarpıcı bir halde beyaz perdeye aktarmış olması.

Yapay zeka filmleri için arşivlere göz atacak olduğumuzda WarGames’ın ilk sıralarda yer alması bu fikri doğruluyor. Aynı zamanda 12 milyon dolar bütçeyle çekilen filmin hızlıca 79 milyon dolar kazanç sağlamış olması da bu fikri destekliyor.

Film, genç ve heyecanlı bir hacker olan David Lightman’ı mevzu ediniyor. Lightman, öncelikle sevilmiş olduğu kızı tavlamak amacıyla okul sistemine sızmasıyla açılış yapıyor. Fakat karakterimizin hackerlık serüveni bununla sınırı olan kalmıyor. Oyun sitelerine olan merakı onu asla olmayacak işlere sokuyor.

Nihayetinde merak etmiş olduğu oyun yapımcısının sitesine sızdığını düşünen Lightman, Amerika ordusunun Sovyetler Birliği tehdidine karşı geliştirmiş olduğu WOPL isimli sisteme giriş yapıyor. Sonrasında kendisiyle iletişime geçen suni zekaya kafa tutuyor. Böylelikle kendini bir savaş simülasyonun içerisinde buluyor. İlk başta sıradan bir oyunun içerisinde bulunduğunu düşünen David reel bir savaşın içerisinde savaşım veriyor.

Derinlik açısından sizi çok yormayacak, stres dolu ve suni zeka konulu bir film seyretmek istiyorsanız, bu film mutlaka WarGames olmalı!

The Matrix Serisi

Yapay zeka filmleri denince, The Matrix büyük bir çoğunluğun aklına gelen filmler arasında başı çekiyor. Zaten Matrix, sinema camiasında birçok kesim tarafınca suni zeka konulu filmlerin öncüsü kabul ediliyor.

1999 senesinde yaşamımıza giren imal üzerimizdeki tesirini sürdürmeye devam ediyor. Özellikle, suni zekanın yakın gelecekte insanlığın başına bir bela olacağı anlamına gelen teknolojik tekillik senaryosuna inananlar için Matrix bir başyapıt.

Peki, Matrix serisinin bu kadar sevilmesine ve gişe rekorları kırmasına neden olan mevzusu neydi? Hep beraber hatırlayalım. Eğer Matrix’i izlemeyenler var ise da onlar için birazcık özet geçelim.

Thomas Anderson, bir program şirketinde çalışan ve kendi durumunda hayatını sürdüren bir adam. O, iş haricinde ise Neo adıyla hackerlık yaparak Matrix’in ne işe yaradığını araştırmaya koyuluyor.

Bunun nedeni, Anderson’ın yaşamında ters giden bir şeyler bulunduğunu düşünmesi. Bu kuşku içerisinde hayat devam eden Neo’nun yolu Morpheus ve Trinity ile kesişiyor. Bu kesişme, onun hayatında bir kırılma noktası oluyor. Neo, yaşamış olduğu dünyanın bir simülasyondan ibaret bulunduğunu öğreniyor.

Öyle ki, bir zamanlar insanoğlu suni zekayı insan zekası seviyesine ulaştırmayı başarıyor. Ancak bir müddet sonra robotlar insanlara baş kaldırıyor. Robotlarla savaşa girişen insanlık, onların güç deposu olan güneşi bir halde yok ediyor. Ancak robotlar insanları alt edip kendilerine enerji deposu sağlayacak olan enerji tarlaları kuruyor.

Böylelikle insanlar, reel dünyadan uzaklaştırılıp Matrix isimli simülasyona hapsediliyor. Fakat bir halde enerji tarlalarında uyanabilmeyi başaranlar var. Onlar aralarında Zion isimli kent kuruyorlar. Zion robotlar tarafınca bir döngü durumunda beş kez istilaya uğruyor.

Bugüne kadar seçilen kişilerden hiçbiri bu döngüyü kıramıyor. İşte, Neo ise insanlığı kurtarabilecek olan 6. seçilmiş şahıs olarak karşımıza çıkıyor.

3 seriden oluşan yapımın senarist ve yönetmenleri Wachowski Kardeşler yakın bir zamanda serinin 4. filminin vizyon tarihini duyurmuştu. Ancak pandemi sebebiyle 22 Aralık 2021 tarihinde gösterime girdi. Biz de yukarıda Matrix 4’ün fragmanını sizlerle paylaştık.

Transcendence

Wally Pfister’ın ilk yönetmenlik denemesinin ürünü olan Transcendence, 2014 senesinde yapılmış bilim-kurgu film. Yapımın IMDb puanı 10 üstünden 6,2. Filmin baş rollerinde ise Johny Deep, Rebecca Hall ve Morgan Freeman gibi tanıdık yüzler yer alıyor.

Transcendence, nanoteknolojiden enerjisini alan suni zekanın gelecekte neler yapabileceğine dair sinematik bir ifade sunuyor.

Johny Deep, filmin baş karamanı Dr. Will Caster’a hayat veriyor. Caster ve eşi suni zeka teknolojisine olabildiğince meraklı iki bilim insanı. Çiftin en büyük talebi bilince haiz bir bilgisayar üretmek.

Fakat teknoloji karşıtı bir öbek bu türden çalışmalar yürüten bilim adamlarına karşı bir tecavüz düzenliyor. Wiil Caster bu saldırılar sebebiyle polonyum zehirlenmesine maruz kalıyor. Onun çok kısa bir ömrünün kaldığını öğrenen eşi ise bilincini bilgisayara yükleme sonucu alıyor. Bu şuur transferi başarıyla sonuçlanıyor.

Ancak bu transfer bir müddet sonra beklenmedik sonuçlara yol açıyor. Öyle ki, Caster’ın bir parçası olan nanitler bütün Dünya’ya yayılıyor. Böylece Will Caster doğayı direkt olarak değiştirebilecek kadar güç elde ediyor. Caster’ın eşi ve eski iş arkadaşı bu gidişattan olabildiğince korkuyorlar. Bu korku onları güç bir karar vermeye zorluyor: Will yaşamalı mı, yoksa o dünya için bir tehdit mi?

Diğer bir taraftan ise Will’in bilincinin bilgisayara aktarıldığını öğrenen anti-teknoloji militanları Dr. Caster’ın peşine düşüyorlar. Bilim-kurguya beraber rol alan stres ve aksiyon yüklü bir film için Transcendence olabildiğince makul bir seçim.

AlphaGo

AlphaGo ismi sizlere bir yerlerden tanıdık geliyor olabilir. Peki nereden? Kasporov’un 1997 senesinde Deep Blue yenilgisinden 18 sene sonra, insan bir kez daha suni zeka karşısında mağlubiyete uğramıştı. Bu olay, ikinci bir Deep Blue olayı olarak dünyanın gündemine oturmuştu.

Bu kez, dünyanın en iyi Go oyuncusu Lee Sedolun ile Google Deepmin tarafınca tasarlanan AlphaGo isimli suni zeka karşı karşıyaydı. Maç sonrası, Kore Go Federasyonu tarafınca fahri “9 dan” unvanı verilen AlphaGo, 4-1 galibiyetle Sedolun’u yenik etti.

Bu olay, suni zeka teknolojisi zamanı açısından mühim bir kilometre taşı değerine sahip. Çünkü Go, satrançtan değişik olarak adeta ebedi denebilecek ihtimaller oyunu. Böyle olmasının yanında, Go aktörleri bir atılım yaparken onların karar mekanizmaları sezgileri.

Dolayısıyla bu galibiyet, AlphaGo’nun sezgisel bir suni zekaya haiz bulunduğunu gösterdi. İşte, bu nedenle, AlphaGo ve Lee arasındaki karşılaşma, Kasporov-Deep Blue karşılaşmasından sonra suni zekaya dair sansasyona neden olan ikinci büyük vaka olarak kayıtlarda yer alıyor.

AlphaGo isimli 2017 senesinde yapılmış belgesel-film AlphaGo ve Lee arasındaki rekabeti mevzu alıyor. Yapım, bunun yanı sıra “yapay zeka nedir?”, “yapay zeka iyi mi çalışır?” gibi sorulara da fer tutuyor. Belgesel-filmin IMDb puanı ise 7.9.

Eğer siz de suni zeka tarihine dair bir dönüm noktası olan bu rekabete şahitlik etmek dilerseniz AlphaGo’yu izleyebilirsiniz.

Artificial Intelligence

Yapay zeka filmleri denilince, akla gelen filmler arasında ilk sıralarda yer edinen bir öteki film Artificial Intelligence. Yönetmen koltuğunda Steven Spielberg’ın oturmuş olduğu yapımın yayın zamanı 2001.

Aslından filmin evveliyatı 1970’li yıllara dayanıyor. Filmin yapımcılığını Steven Spielberg ile beraber dünyaca meşhur yönetmen Kubrick üstleniyor. Ancak 1999 senesinde Kubrick hayata veda edince, Steven Spilberg yola tek başına devam ediyor. O, filmi Kubrick’e ithaf ediyor.

Yapımın senaristliği 1969 yılı Brian Aldiss’in kısa bir hikayesine dayanıyor. Hikaye 22. yüzyılın sonlarında geçiyor. İnsanlık küresel ısınma sebebiyle çeşidini ve birtakım yerleşim yerlerini kaybetmiş. Aynı zamanda dünyada Mecha isminde bir robot sınıfı mevcut.

Bir buluş eden özbilince haiz olan bir bilgisayar geliştiriyor. Bu icadıyla mucit, insanların ortak problemlerine çözüm bulmayı amaçlıyor. Bu tür bir suni zekayı çocuk formuna haiz bir robota da aktarıyor. Bu çocuk robotun ismi ise David.

Filmin ilerleyen seyrinde, varlıklı bir aile David’i evlatlık edinmek istiyor. Çünkü ailenin evlatları Martin hasta ve ölme ihtimali var. Onlar, Martin’in ölmesine göz yummamak için geçirdiği hastalığın tedavisinin bulunma ihtimaline karşı onun bedenini dondurma sonucu alıyorlar. Fakat aldıkları bu karar onların acılarını dindirmeye yetmiyor. Bu yüzden, David isimli çocuk robotu evlat edinmeye karar veriyorlar.

İlk başta anne Monica bu fikre pek sıcak bakmıyor ve David’e mesafeli davranıyor. Bir süre sonra robotla arasında reel sayılabilecek düzeyde bir anne-çocuk ilişkisi kuruluyor. Fakat bu birlikteliğin akıbeti filmin ikinci diye addedebileceğimiz kısmında saklı. Çünkü film 2 saat 26 dakika sürüyor.

Aynı zamanda ilk bir saatten sonra filmin ikinci bir ebat kazandığını söylemek olabildiğince mümkün. Çünkü ikinci bölümde daha fazla David’in insan olma arzusu peşinde koştuğuna tanık oluyoruz. Bu noktada, film şu sorulara değinmeden geçmiyor: Yapay zekanın reel anlamda hislere haiz olması olası müdür?”, “Eğer bu mümkünse, örneğin onun sevgisi reel midir?

Anlaşılıyor ki, imal suni zeka mevzusu ile ilgili derinliği yüksek olan filmler arasında. Ancak bunu birazcık fantastik tarzda ele aldığını belirtmek gerek.

Her

Baş görevi Oscar Ödüllü Joaquin Phoenix’e ait yapım, muasır suni zeka konulu filmler arasında başı çekiyor. IMDb puanı 10 üstünden 8 olan filmin yönetmeni ise Spike Jonze.

Yönetmen Jonz’un çıkış noktası 2000’li yıllarda suni zekaya dayalı bir web söyleşi sitesi ile tanışması. O, bu deneyimden çok etkileniyor. İşte, söyleşi sitesinin kendisinde bıraktığı izlenimden hareketle, Jonze yaşamış olduğu tecrübesi beyaz perdeye uyarlıyor.

Filmin hikayesi gelecek bir zamanda Los Angeles’ta geçiyor. Ana karakter Theodore, eşiyle boşanma sürecinde olan, yalnızlık çeken ve bunalımın eşiğinde olan bir adam. O, insanların mektuplarının yazarlar tarafınca yazıldığı bir şirkette çalışıyor.

Hayatı olabildiğince tek düze gözüken bu adam, yalnızlığına son vermek amacıyla suni zekaya haiz bir işletim sistemi alıyor. İnsanlarla iletişim kurma özelliğini sunan olan işletim sisteminin ismi Samantha. Bu sistem, insanlarla iletişim kurdukça kendini geliştirebilen bir özelliğe sahip.

Samantha ve Theodore’nin aralarında kurduğu bağ süreç içerisinde bir gönül ilişkisi görünümü kazanıyor. Theodore bütün etkinliklerini ve hayatını kendisini yalnızlıktan kurtaran Samantha’ya göre şekillendiriyor.

Ancak Samantha nihayetinde sadece bir işletim sistemi. Theodore’ın bu gerçekle yüzleşmesi pek de basit olmuyor.

Her, suni zekaya eklemlenen aşk konulu bir film seyretmek isteyenler için doğru adres! Ayrıca yapım, insana içerisinde bulunmuş olduğu ilişkileri sorgulatması ve öz eleştiriye çağrı çıkarması bakımından da ilgi cazibeli ve izlenesi. 

Jexi

Jexi, suni zeka filmlerine keyifli bir bakış sunan filmler arasında yer alıyor. Yönetmenliğini Scott Moore ve Jon Lucas’ın üstlendiği yapım, içerisinde bol miktarda argo ve kara gülmece barındırıyor. Bu açıdan, filmin suni zeka teknolojisine değişik bir yaklaşım sunduğunu söylemek mümkün.

Filmin mevzusu ise şöyle: Telefon bağımlısı olan 30’lu yaşında Phil tam bir cep telefonu düşkünü. Bir gazete şirketinde çalışan Phil’i bigün kazara telefonunu düşüyor. Ardından telefonu kırılıyor.

Telefonunu yitirmek bu erkek için ölmekle eş değer. O, derhal bir mağazaya gidiyor ve Jexi adında, kadın sesli sanal bir asistana bağlı olan akıllı bir telefon alıyor. Ne yazık ki Phil, telefonu bir an ilkin etken hale getirmek için kullanıcı sözleşmesini okumadan her şeyi onaylıyor.

Sanal asistan Jexi, Phil’in bütün hesap verilerine erişim izni alıyor. Böylelikle, Jexi ve Phil arasındaki gülünç ve birtakım zamanlar düşündüren vakalar zinciri izleyiciye aktarılıyor.

Yapım, bu keyifli ifade üstünden aşırı telefon tutkusunun çocukluk dönemlerine iniyor. Aynı zamanda, Phil üstünden günümüzün teknoloji bağımlısı bireyine ayna tutuyor. Günümüzde bireyler her ne kadar kalabalıklar içerisinde gibi görünse de aslında yaşamları ufak bir telefonun içerisine sıkışmış durumda. Her ne kadar Jexi verilmek istenen mesajları yaratıcı olmayan bir tarzda ele alıyor olsa da izlemeye değer.

I, ROBOT

Yönetmen koltuğunda Alex Proyas’ın oturmuş olduğu yapımın oyuncu kadrosunda Will Smith, Bridget Moynahan, Bruce Greenwood gibi adlar yer alıyor. 2004 senesinde yapılmış yapımı olan film, Isaac Asimov’un aynı isimli kitabından uyarlama.

Filmin sıklıkla suni zeka teknolojisinin insan hayatı üstündeki olumsuz yönleri üstüne odaklandığını söylemek mümkün.

Yapım, 2035 senesinde geçiyor. Artık insanoğlu ve robotlar beraber yaşıyor. İnsanlar robotlara alışmış, benimsemiş ve bir emniyet ortamı laf konusu. Herkesin robotlarla bir arada hayat sürdüğü yeni yaşamda bu durumdan rahatsız olan biri var: Dedektif Del Sponer.

O, bir türlü bu yeni dünyaya ahenk sağlayamamış olanlardan. Sponer yeni hayatı kabullenememesinin yanısıra robotların iyi oldukları fikrine de karşı çıkıyor. İşte, o bu fikrini destekleyebileceği ve kanıtlayabileceği bir katliam vakasının başına getiriliyor.

Gizli bir proje üstünde çalmış olduğu öğrenilen Dr. Miles Hogenmiller gizemli bir halde öldürülüyor. Dedektif Sponer açısından, cinayeti işleyen bir robot. Fakat çevresi onun robotlara karşı mesafeli duruşunu bildikleri için ona inanmıyorlar.

Peki geçmişine hasret duyan bu erkeğin robotlara karşı önyargılı olmasının arkasında yatan neden ne? Film, bu sır perdesinin peşinde yatan ruhsal nedenlere değinmeyi dikkatsizlik etmiyor.

Öte yandan, bu öykü üstünden filmin ırkçılık eleştirisi barındırdığını söylemek mümkün. Bu film suni zeka mevzusu ile ilgili orta düzeyde derinliğe haiz olup seyirciyi yormadan izleyebilecekleri sade bir ifade sunuyor. Eğer aksiyon içerikli bir suni zeka filmi arıyorsanız Ben, Robot sizin için mükemmel bir tercih olacaktır.

Robot & Frank

Yönetmen Jake Schreier’ın elinden çıkma Robot & Frank suni zeka filmlerine keyifli bir manzara kazandırmayı başaran filmler arasında yer alıyor. 1 saat 30 dakika devam eden filmin IMDb puanı 7,1. Eleştirmenlerden tam not alan yapım, 2012 Sundance Film Festivali tarafınca verilen Alfred P. Sloan ödüllü.

Film, eski bir hırsız olan Frank’in robotu akıllıca kendi işine makul bir biçimde kullanmasını mevzu alıyor. O, yakın gelecekte yaşayan yaşlanmış bir adam. Frank’in iki erişkin evladı var. Onlar babalarının artık bakıma olduğu düşüncesinden hareketle ona robot armağan ederler.

Yaşlı ihtiyar, başta bu fikre olumsuz baksa da bu durumu kabullenir. Fakat o kendi bakımına destek olması için alınan robotu kendi amacına alet etmek ister. Bu durumu yeni soygun planı için avantaja dönüştürür. O, robotunu planladığı yeni soygunda kabahat ortağı olarak kullanmayı amaçlar.

Bu film, suni zeka filmlerinden büyük beklentisi olmayanlar için olabildiğince uygun. Ayrıca suni zeka teknolojisine dair pesimist yaklaşımlardan sıkılanlara yeni bir nefes aldırıyor. Robot & Frank, özetlemek gerekirse suni zeka teknolojisini minimalist bir anlatımla ele alan etkin filmlerden biri.

Sizin Önerdiğiniz Yapay Zeka Filmleri Neler?

Sizler için hazırlamış olduğumuz listenin sonuna geldik. Yapay zeka bugün yaşamımızın içinde. Bu teknoloji sağlık, eğitim, müdafaa sanayisi başta olmak suretiyle birçok alana yayılmış durumda. Bundan dolayı, ilerleyen süreçte suni zeka filmleri mevzusu ile ilgili çok geniş bir yelpazeye haiz olan sinema dünyasının ilerleyen süreçte yelpazesini genişleteceğini kolaylıkla söyleyebiliriz.

Peki, listede yer edinen suni zeka filmleri ile ilgili siz ne düşünüyorsunuz? Bu filmler arasında sizin izlediğiniz ve tam not verdiğiniz filmler hangileri? Listede yer almayan ve sizlerden tam not alan suni zeka filmleri varsa, yorum kısmında bizlerle paylaşabilirsiniz.